Ülkemizde aile içi şiddet, yıllardır artan bir sorun olarak gündemdeki yerini koruyor. Son olarak yaşanan korkunç bir olay, bu sorunun ne kadar derin bir problem haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi. 22 yaşındaki bir genç, tartışma çıktığı sırada annesini 11 yerinden bıçaklayarak hayatına son verme teşebbüsünde bulundu. Olay, sadece bir ‘suç’ tanımının ötesine geçerek toplumsal bir dikkat çekici mesele haline geldi. Peki, böyle bir travmanın arkasında yatan sebepler neler? Aile içinde yaşanan baskı, anlaşmazlıklar ve şiddet döngüsünü birlikte inceleyelim.
Farkındalık yaratmak adına yapılan birçok kampanya ve hukuki düzenlemeye rağmen aile içi şiddet, Türkiye’nin en ciddi meselelerinden biri olmaya devam ediyor. Kadınlar, çocuklar ve hatta erkekler, aile içinde maruz kaldıkları şiddet nedeniyle zor günler geçiriyor. Psikologlar, bu tür vakaların arkasında genellikle iletişim eksiklikleri, psikolojik sorunlar ve toplumsal cinsiyet rollerinin getirdiği baskıların olduğunu belirtiyor. Özellikle, genç bireylerin aile içindeki şiddete karşı duyarsız hale gelmesi, uzun vadede toplumda büyük sorunlara yol açabiliyor. Bu olayda da, 22 yaşındaki gencin yaşadığı içsel çatışmaların ne derece derin olduğu anlaşılıyor.
Bu tür nahoş olayların önüne geçmek, yalnızca hukuki önlemler ile olamayacağı gibi, toplumsal bir çaba gerektiriyor. Ailede şiddet konusunda eğitim ve farkındalık çalışmalarının arttırılması, özellikle gençler için hayat kurtarıcı olabilir. Eğitim kurumları, psikologlar ve sosyologlar, aile içindeki iletişim ve ilişki dinamiklerini sigorta altına alacak programlar geliştirmeli. Gençlerin düşünce yapısını değiştirmek ve duygusal zekalarını artırmak için yapılan çalışmalara daha fazla destek verilmesi gerekiyor. Ayrıca, toplumsal normlar üzerinde de bir dönüşüm sağlanarak, cinsiyet eşitliği ve şiddet karşıtı tutumların yaygınlaştırılması oldukça önem taşıyor.
Sonuç olarak, aile içi şiddetin, bireylerden başlayarak topluma kadar uzanan bir sorun olduğu unutulmamalıdır. 22 yaşındaki gencin korkunç eylemi, düşündüğümüzden çok daha fazla insanın gerekli destek ve farkındalıktan yoksun olduğunu gösteriyor. Şiddetin, çözüm değil, problem olduğunu hatırlayarak, toplumsal bir dönüşüm için harekete geçmeliyiz.